|
Ramon Mercader'in
İkinci Ölümü
1969 Fransa "Femina Ödülü"
Jorge Semprun
http://www.ideefixe.com/kitap/tanim.asp?sid=EJ0UDM1NCM6M4LYDJNRI
(Arka Kapak)
Yayınlandığı 1969 tarihinde Fransa’nın önemli edebiyat ödüllerinden
biri olan "Femina Ödülü"nü alan Jorge Semprun’un ünlü romanı Ramón
Mercader’in İkinci Ölümü nihayet Türk okurlarla buluşuyor. Yazıldığı
dönemde gerek "yeni roman"a göz kırpan anlatım tekniği, gerekse
bir casus hikâyesinin arka zeminine yerleştirdiği tarihsel ve politik
dokuyla bu türün önünde yeni ufuklar açan roman, türün meraklılarına
olduğu kadar iyi edebiyata meraklı okura da keyifli bir okuma öneriyor.
Bir İspanyol şirketinde müdür yardımcısı olarak çalışan Ramón Mercader
SSCB gizli servisi hesabına çalışan bir gizli ajandır. Kimileri
için hedef, kimileri içinse yem olan Mercader, Amsterdam’da kendisine
kurulan bir tuzağın kurbanı olur. Resmî kayıtlara göre odasında
"intihar etmiş" olarak bulunmasından sonra Sovyet karşı casusluk
birimleri onu hain olarak göstermek için bir dosya hazırlamaya girişir.
1917 Sovyet Devrimi'nin önderlerinden Troçki, Stalin'in emriyle
1940'ta Meksika'da Ramón Mercader adında bir İspanyol komünist tarafından
öldürülmüştü. Can Yayınları okurlarının yakından tanıdığı Jorge
Semprun'un bu romanındaki kahramanın da aynı adı taşıması, kuşkusuz,
bir rastlantı değil. |
|
Jorge
Semprun
http://www.canyayinlari.com/yazar_ayrinti.asp?id=206
10 Aralık 1923 yılında doğan
Jorge Semprun, 1937 yılında ailesiyle
birlikte Fransa'ya iltica etti. Burada hukuk eğitimi gördü. FKP
üyesi oldu. Direniş hareketine katıldı. Buchenwald Toplama Kampı'na
gönderildi (1943), oradan dönüşünde İspanyol Komünist Partisi'nin
faaliyetlerine katıldı, bu partiden 1964'te ihraç edildi. Bu sıralarda
ilk iki büyük romanı, Büyük Yolculuk ile l'Évanouissement
(1967) yayınlandı.
Bu romanlarında, toplama kamplarının dünyasını, geriye dönüşlerle
imgesel bir gerçeklikle, işkence hakkında meta-psikolojik düşünce
düzeyine erişen bir üslupla anlattı.
Unesco'da çevirmenlik yaptı, Alain Resnais, Costa-Gavras,
Yves Bousset gibi yönetmenlere senaryolar, diyaloglar yazdı.
1988'de İspanyol hükümetince kültür bakanı olarak atandı. La
Deuxeime Mort de Ramón Mercader, Montand, La vie continue, La montagne
blanche gibi romanların da yazarı olan Jorge Semprun,
Yazmak ya da Yaşamak'ta,
toplama kamplarıyla ilgili anılarını, düşüncelerini son derece etkileyici
bir üslupla yazmıştır.
|
Bir zamanlar Komünizm
http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=ktp&haberno=4951
İspanyol edebiyatının Cervantes ve
Lorca'yla birlikte 'üç as'ından biri olan Jorge Semprun,
adını Troçki'nin katilinden alana 'Ramón Mercarder'in İkinci
Ölümü'nde, bir casusluk öyküsü altında 1917 Sovyet Devrimi'ni
sorguluyor
EFNAN ATMACA (Arşivi)
İspanyol edebiyatı dendiğinde insanların aklına ilk gelen
isimlerden biri hiç kuşkusuz her zaman Cervantes olur. Cervantes
ve Lorca ile birlikte İspanyol edebiyatının önemli isimlerinden
biri de Jorge Semprun. 1923'te Madrid'de doğan ve 'İspanyol
Kızılları' diye anılan bir aileye mensup olduğu için on
dört yaşındayken İspanya Savaşı'ndan kaçıp Fransa'ya iltica
eden Semprun hem İkinci Dünya Savaşı'nı hem de İspanya Savaşı'nı
yaşamış bir yazar olarak 20. yüzyılın en önemli entelektüellerinden
ve militanlarından biri. Ailesiyle birlikte geldiği Fransa'da
tedirgin bir çocukluk geçirir Semprun çünkü 'İspanyol Kızılları'
oldukları için üzerine yönelen kuşkulu ve küçümseyici bakışların
altında yaşamak zorunda kalır. Bu ona Fransız kültürü ve
insanına karşı bir çekingenlik getirse de Fransız edebiyatını
keşfetmesiyle çok geçmeden Fransa'ya alışır. Hatta Semprun
ilk romanını da Fransızca yazar. Sorbonne Üniversitesi'nde
Felsefe eğitimi alan Semprun aileden gelen 'politik' damarın
da etkisiyle dünyada gelişen olaylara duyarsız kalmaz. 1941'de
FKP üyesi olur ve direnişçilerin arasına katılır. Ertesi
yıl Gestapo tarafından tutuklanıp Buchenwald Toplama Kampı'na
götürülür. İki yıl boyunca kampta işkence görür ve İkinci
Dünya Savaşı'nın tüm dehşetini yaşar. 1945'te döndüğü Fransa'da
yedi yıl boyunca UNESCO'da çevirmen olarak görev yapar Semprun.
1953'te ise hayatının ikinci militanlık dönemi başlar. Semprun,
Franco Rejimi'ne karşı mücadele etmek için İspanyol Komünist
Partisi'ne girer. 1957 ile 1962 yılları arasında İspanyol
Komünist Partisi'nin Franco'ya karşı gerçekleştirdiği yeraltı
faaliyetlerini Federico Sanchez takma adıyla düzenler. 1964
yılında ise partinin çizgisiyle Semprun'un düşünceleri birbirlerine
uymayınca ihraç edilir. Bu dönemden sonra uzun yıllar yazarlığı
ağırlık verir ve 1988 yılında İspanyol Hükümeti tarafınca
Kültür Bakanı olarak atanır. Üç yıl boyunca bu görevi sürdüren
Semprun, 1996'da ise ilk yıllarını büyük tedirginlikle geçirdiği
ve çevresindekilerinin aksanıyla bile dalga geçtiği Fransa'da
Goncourt Akademisi'ne seçilir.
Halen Fransa'da yaşayan Semprun'ün yaşamöyküsü kısaca böyle.
Ancak onun yapıtlarını takip edenler tüm bu öyküyü yakından
biliyorlar zaten. Çünkü Semprun bugüne kadar yazdığı kitaplarda
hep otobiyografik öğelere yer verdi. Formentor Ödülü'nü
1965'te kazandığı ilk romanı Büyük Yolculuk'ta Semprun gençlik
yıllarını anlattı. Onu büyük bir yazar hâline getiren bu
romanı Semprun 1960 yılında tam da Franco döneminin en azılı
döneminde Madrid'de saklandığı bir evde kaleme aldı. Ancak
tüm dünyada büyük olay yaratan ve on iki dile çevrilen kitabı
ancak 1963'te İspanyol Komünist Partisi'nden atıldıktan
sonra yayımlattı.
Karabasanlar
rapsodisi
Kitapta Semprun
yirmili yaşlarını, kendisinin de patlayıcı uzmanı olarak
görev yaptığı Fransız direniş hareketini anlattı. İlk romanıyla
hem tarihsel gerçekleri hem savaşın azgın yüzünü göstererek
büyük övgü kazanan Semprun bu yazıya da Türkçede yayımlanmasıyla
sebebiyet veren Ramón Mercarder'in İkinci Ölümü ile 1969'da
Femina Ödülü'nü kazandı. Polisiye romanı yeni bir bakış
açısı getirmenin yanı sıra
|
|
|
Yeni Roman akımına yakınlığıyla
da önemli kitaplardan olan Ramón Mercarder'in İkinci Ölümü'ne odaklanmadan
önce Semprun'ü biraz daha anlatmak için onun Beyaz Dağ (1986), Hoşcakal
Güzel Aydınlık (1998), yine bir ödüllü kitabı 1994'te Femina Vacaresco
kazanan Yazmak Ya da Yaşamak, Federico Sanchez'den Selamlar (1993)
ile Federico Sanchez'in Özyaşamöyküsü (1996) kitaplarından bahsetmek
gerekiyor. Semprun'un İspanyol Komünist Partisi'nde görev yaparken
kullandığı takma adı kahraman yaptığı Federico Sanchez'den Selamlar'da
Semprun bir yandan eski yeraltı militanı Sanchez ile yeni sosyalist bakan
Semprun arasındaki hesaplaşmayı anlatırken bir yandan kendi kişiliği
altında dünyanın durumunu sorguluyordu. Savaştan sonra değişen dünyada
yeni kimlikler kazanan ve bu yeni kimliklere dünden kattıklarını
biraz hüzünlü ama çokca ironik anlatıyor ve kendi deyimiyle şafağında
verdiği sözleri tan vaktinde tutamamış bir yüzyıla şüpheli bir bakış
atıyordu. Yine ayrı ismi kahraman yaptığı Federico Sanchez'in Özyaşamöyküsü'nde
de İspanyol Komünist Partisi'ndeki yıllarını dönerek merkez komite
üyeliğine gelişini, iç savaş sonrası İspanya'nın tarihini, ihaneti,
İKP'nin gayrıresmi tarihinin bir dönemini, kendini feda etmeye hazır
militanları ve reelpolitiğe sığınmış yöneticileri, sadece Stalin
değil binlerce Stalincik üreten totaliter bir sosyalizm anlayışını
sorgular. Hiç kuşkusuz Semprun'ün edebiyat dünyasındaki yerini pekiştirmesini
sağlayan kitabı ise Yazmak Ya da Yaşamak. Çünkü yazar bu kitabında
hayatının en önemli deneyimini yaşadığı günleri anlatıyor. Fransız
Direniş Örgütü'nün bir üyesiyken tutuklanıp götürüldüğü Buchenwald
Toplama Kampı'ndaki yaşadıklarını. General Patton tarafından kurtulana
kadar kendi deyimiyle "Kendini ölümünü yaşamak" kavramını deneyimlediği
bugünlerin ardından on beş yıl boyunca yaşamı yeniden kabullenmeyi
denediğini söylüyor Semprun kitabında. Bu kitapta "André Malraux'nun
deyimiyle 'İnsan ruhunda mutlak kötülükle kardeşliğin birbirinin
karşısına dikildiği en üst bölgeyi arıyorum'" diyen Semprun'un anıları
ama daha önemlisi anlatım dili karabasanlar rapsodisini çok katmanlı,
savaşın ve insanlığın sorgulandığı bir kitaba dönüştürüyor.
Sınırları
kaldıran yazar
Ramón Mercarder'in İkinci Ölümü'nü ise daha önce de söylediğim gibi
birçok açıdan çok ilgi çekici bir kitap. Öncellikle bir casusluk
romanı Ramón Mercarder'in İkinci Ölümü, ama entrikanın ve aksiyon
örgüsünün ardına tarihsel gerçeklikler ile politik doku yerleştirilmiş.
Kitabın konusuna gelmeden önce hemen söylemek gereken not; Semprun'ün
bu kitabındaki kahramanının 1917 Sovyet Devrimi'nin önderlerinden
Troçki'yi 1940'da Stalin'in emriyle öldüren İspanyol komünist Ramón
Mercarder ile aynı adı taşıyor olduğu. Semprun'ün Mercarder'i SSCB
gizli servisi adına çalışan gizli bir ajan ve bu görevi kamufle
etmek için bir şirkette müdür yardımcısı olarak görev yapıyor. Amsterdam'da
bir tuzağa düşüp öldürülen Mercarder'in ölümü ise kayıtlara 'intihar'
olarak geçer. Ve hemen ardından Sovyet casusluk birimleri onun hain
olduğunu gösteren bir dosya hazırlarlar. Roman Sovyet Devrimi'ni
anlatırken öte yandan da 'Yeni Roman' akımına yakın bir tarzda casus
romanlarına yeni bir bakış getiriyor. Semprun'ün bu kitapta yarattığı
atmosfer, olayları birbiri ardına eklemlemeki ustalıklı başarısı
sayesinde okuyucu kendini bir casusluk hikâyesine kaptırırken diğer
yandan 20. yüzyılın başka gerçeklikleriyle de yüzleşiyor. Semprun,
Ramón Mercarder'in İkinci Ölümü'nde Komünizm tarihinin bir başka
yüzünün örtüsünü kaldırıyor. Sınırları yok ediyor. Zaten Semprun
hem İspanyolca hem Fransızca yazarak dillerin, kendini hem Fransız
hem İspanyol olarak nitelediği için kültürlerin, dün yaşananları
bugün kendini de eleştirmekten kaçınmayacak kadar cesurca eleştirdiği
için kuşakların ve hem ölümü hem de hayatı yakından tanıdığı için
ölüler ile yaşayanların arasındaki sınırları kaldıran 20. yüzyılın
en önemli entelektüellerinden biri.
|
|
|